Genel Araştırma
'biyolojiye katkı sağlayanlar' etiketi için arama sonuçları.
Araştırmada 1 sonuç bulundu
-
Biyoloji, Yunanca “hayat” anlamına gelen bios ile “bilim=inceleme” anlamına gelen logos kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Biyoloji; canlıları, bunların özelliklerini, işlevlerini ve etkileşimlerini bilimsel olarak inceleyen bilim dalıdır. Günümüzde en popüler bilim dallarından biri olan Biyoloji, terim olarak ilk kez , 1800 yılı gibi eski bir tarihte Lrarck, Treviranus ve Burdach tarafından literatüre sokuldu. Aslına bakılırsa başlangıçta bu ismi hak eden bir araştırma alanı yoktu. Ancak terim, bir eğilim ya da aracı gösteriyor ve salt betimleyici, taksonomik bir uğraştan uzaklaşarak, canlı organizmalara yönelik çok daha büyük bir ilgiye işaret ediyordu. Treviranus şu tanımı öneriyordu: “Araştırmalarımızın konusu yaşamın çeşitli biçimleri ve belirtileri, bunların varlığını kontrol eden koşullar ve yasalar ile bunu etkileyen nedenler olacaktır. Bu konularla ilgilenen bilime biyoloji veya yaşar bilimi adını vereceğiz.” Uygarlıklar bütün halkların ortak malıdır. Her toplumun bugünkü medeniyet çizgisinde az veya çok bir payı vardır. Sadece bu payı dünyanın bir bölümüne, bir dine, bir ülkeye veya halka mal etmek doğru değildir. Medeniyet yarışını uzun koşulu bir bayrak yatışına benzetebiliriz. Ortaçağda bu bayrağı İslam Medeniyeti almış olup sonra gerileme dönemine girince bu bayrağı Batılılar devralmışlardır. Müslüman dünyasının geri kalma nedeni (bunun içinde Türkiye de dahil), fıkıh-itikat tartışmaları ile başlamıştır. İslam bilim adamları özellikle İslamın 1.ve 2. Yüzyıllarında aklı ön planda tutan bir anlayışı benimsemiştir. Bu çağda İslam ülkelerinde verilen eğitim çok ileri düzeydeydi. Her alanda çok ileri bilimsel çalışmalar yapılıyordu. Fakat zamanla bu düşünce dünyasını kökünden sarsacak yeni bir akım ortaya çıktı, İmam Gazali, İbni Teyyemiye, Muhittin İbni Arabi, Eşari gibilerin başını çektiği bu akım, aklı geri plana, kaderciliği ön plana çıkardılar. Fıkıh tartışmaları aldı başını gitti. Bu tartışmalar sonrasında o kadar etkili propaganda yapıldı ki kalabalıklar üzerindeki etkileri çok büyük oldu, Haçlı seferlerinde yaşanan bozgunlar da bu düşüncenin müslümanlar üzerindeki etkisini perçinledi. İslam ülkelerinde gelişmeye en büyük katkısı olan akılcılık bir kenara bırakıldı. Yerini bağnazlık aldı.Bu nedenle bu gün bütün Müslüman ülkelerin yayınladığı bilimsel makale sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. (Fıkıh:İslam hukuku. İtikat: İnanç) Tarih boyunca çok sayıda bilim insanı; doğa, insan ve diğer alanlar ile ilgili araştırmalar ve çalışmalar yapmıştır. Bu bilim insanlarından biri olan Aristo (MÖ 384-322) bitki ve hayvanları ilk kez sınıflandıran kişidir.Yaptığı sınıflandırmanın günümüzde geçerliliği kalmasa da sınıflandırmanın kurucusu sayılmaktadır. İbn Nefis (607-1210) pulmoner dolaşım ile birlikte kılcal damar ve koroner dolaşımları da ilk keşfeden kişi olmasıyla tanınmıştır.Zira bunlar dolaşım sisteminin temelini oluşturmaktadır; nitekim kendisi bu keşifleri sebebiyle dolaşımsal fizyolojinin babası ve “Orta Çağın en büyük fizyoloğu” olarak görülmüştür.İbn Nefis ayrıca deneysel tıbbın, ölüm sonrası otopsinin ve insan diseksiyonunun önemli savunucularındandır.(Diseksiyon: Ölü bir organizmayı incelemek için parçalara ayırma, doku ve organları görünür hale getirme.) (Pulmoner dolaşım, oksijen yoksunu kanı kalpten akciğerlere taşıyan ve buradan da oksijenlenmiş kanı geri kalbe taşıyan dolaşım sistemi bölümüdür. Koroner dolaşım, kalbi besleyen damarlarda kanın dolaşımıdır.) İslam alimlerinden El-Cahız (781-868) bilimsel alanda yazılar yazmıştır.(biyoloji,psikoloji vb) “Kitab’el Hayvan” (Hayvanlar Kitabı) adlı eserinde 350 den fazla hayvan türünü şiirsel anlatım ve atasözleri ile tanımlamıştır.Çevrenin hayvanlar üzerindeki etkisinden söz etmiş ve bir evrim kuramı geliştirmiştir.Besin zincirlerinden ilk söz eden kişidir.İnsanların ,özellikle siyahilerin kökenini açıklamak için doğal seçilim ve çevresel determinizim kuramlarını kullanmıştır. Ebu Hanife el-Dinaveri(828-896) astronomi,botanik vb alanlarda çalışmalarda bulunmuştur.”Bitkiler Kitabı” adlı eseri nedeniyle botaniğin babası olarak tanınmaktadır. El-Razi(865-925) kimyager ve hekimdir.Tıp alanında yazdığı kitap 17.yüzyıla kadar önemli başvuru kaynağı olmuştur. İbn Miskeveyh (940-1030) Darwin’den 850 yıl önce evrimle ilgili ilk fikirlere sahip kişilerden biridir.Ama tamamen hatalı bir yaklaşımla insanlar arasında bile alt ve üst evrimsel konumlar olduğundan söz ederek Türk ve Zencileri hayvan mertebesine indirmiştir.Bu nedenle de hayvanların kullanıldığı iş alanlarında köle gibi kullanılmaktan başka işe yaramazlar demiştir. Kendisinden öncekilerin yaptığı gibi, Platon ile Aristo’nun fikirleriyle İslam dinini uzlaştırmaya çalışmıştır. İbn-i Heysem(965-1039) fizik ve tıpta ustalığını gösterdiği “Optik Kitabı” adlı kitabında gözün çeşitli kısımları arasındaki ilişki ve görme olayını açıklamıştır. Bu kitap 600 yıl boyunca(17.yüzyıla kadar) Batı dünyasını etkilemiştir.Bilimsel yöntemi ilk kullanan kişidir. Ayın yüzeyindeki bir kratere bu nedenle onun adı verilmiştir. İbni Sina(980-1037) “Tıbbın Kanunu” adlı kitabında teşhis ve tedavinin öneminden söz etmektedir.17.yüzyıla kadar Batı’da bu kitap okutulmuştur. Avusturyalı rahip Gregor Mendel (1822-1884) bezelyeler üzerinde yaptığı çaprazlama deneyleriyle kalıtımın temel kanunlarını ortaya koymuş ve kalıtım biliminin de öncüsü olmuştur. Ortaya koyan ilk kişi olsa da çalışmalarının değeri o öldükten çok sonra fark edilebilmiştir. Charles Darwin(1809-1882) doğal seleksiyonla canlıların evrim geçirdiğini çalışmaları ile ortaya koyan ilk bilim insanıdır.Onunla hemen hemen aynı zamanlarda Alfred Wallace de aynı sonuca ulaşmış ve bir mektupla bu durumu Darwin’e iletmiştir. 20 yılı aşkın süre dindar eşini üzmemek için bu konuda yazmayan Darwin bu mektup üzerine çalışmalarını yazıya dökme kararı almıştır.(Hristiyanlıkla evrim bağdaşmaz. Çünkü İncil’de her türün tek tek yaratıldığı yazar.) Darwin ve Wallace tarafından yazılan makaleler aynı anda bilim camiasına duyurulmuş olmasına rağmen günümüzde Darwin’in adının ön plana çıkmasının sebebi, 20 yıldan uzun süren çalışmalarını “Türlerin Kökeni” adlı kitapla ortaya koymasıdır. Pastör (1822-1895) bakterilerin hastalıklara yol açmasının yanı sıra sirke, şarap, turşu, yoğurt, peynir gibi yararlı işlerde de kullanılabileceğini ortaya koydu. Isıtılarak bakterilerin etkisiz hale getirilebileceğini buldu, bu işleme onun adı verilmiştir; pastörizasyon. Kuduz aşısını buldu. Amerikalı Zoolog ve Moleküler Biyolog James Watson (1928-…) ile İngiliz Fizikçi Francis Crick’in (1916-2004) 1953 yılında DNA’nın “İkili Sarmal” yapısını ortaya koydular. İngiliz Rosalind Franklin’in(1920-1958) 1951 yılında X-ışını kırınımı tekniği ile çektiği DNA’nın kristal yapı fotoğrafı DNA yapısının aydınlatılmasına büyük katkı sağlamıştır.Fakat 1962 yılında Nobel Tıp veya Fizyoloji ödülünü Watson ve Crick almışlardır.(Franklin’in o zamanlar ölmüş olmasının bunda etkisi vardır,ama yaşadığı zamanlarda kadınların bilim dünyasında kabul görmeyişleri de Franklin’in geçimsiz biri olarak algılanmasına yol açmıştır.O nedenle de bu fotoğrafa Watson ve Crick onun izni olmadan bakmışlar ve ikili sarmal fikrini oluşturmuşlardır.) Türk bilim insanı Aziz Sancar ,DNA’nın onarımı ile ilgili yaptığı çalışmalarla 2015 yılında kimya alanında Nobel ödülü almıştır. Aziz Sancar ABD Ulusal Bilimler Akademisine seçilen ilk Türk olmuştur. Yazı Belgin Rüzgar’a ait bir paylaşımdan arşivlenmek amacıyla alıntılanmıştır, kendisine teşekkür ediyoruz.
-
- bilim insanları
- biyolojiye katkı sağlayanlar
- (ve 1 fazla)