Genel Araştırma
'ekoloji' etiketi için arama sonuçları.
Araştırmada 3 sonuç bulundu
-
İNSAN NEDEN VAR ? Ya da daha doğru bir soru kalıbı ile; bizim doğadaki görevimiz, ekolojik nişimiz nedir? Aslına bakarsanız araştırma yaptığınızda bir çok kaynaktan çıkan farklı sonuçları göreceksiniz yani tam bir fikir bütünlüğü yok. Çoğu ‘’bilim’’ sayfası nedendir bilinmez ütopik ve aşırı dini figürler taşıyan görüşler bildirmiştir. Sizler için bu yazıda görüşümü bildirmeden önce temel kavramlara ve bulabildiğim en mantıksal cevaplara değineceğim. Ekolojik Niş Her canlının ekosistemin yapısı ve fonksiyonu üzerine kendine özel rolü vardır, bu role ekolojik niş denir. Canlının ekolojik nişi onun ortamda bulunabilmesi için gerekli bütün olayları içine alır-yaşayabilmesi, sağlıklı kalabilmesi ve üreyebilmesi için bütün fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörler. Ekolojik nişi canlının çevresini saran diğer fiziksel faktörler, ışık, sıcaklık, nem de etkiler. Yine canlının besinini sağladığı canlı, onun besin olduğu canlılar, rekabet ettiği canlılar onun nişini belirler. Dolayısıyla niş canlının toplam adaptasyonunu ve yaşam tarzını belirler. Bir canlının ekolojik nişinin belirlenmesi anlaşılacağı üzere sayısız boyutlardadır. Sonuç olarak bir biyotik toplumda bir organizmanın işine veya toplam rolüne ekolojik niş adı verilir. Dünyanın çeşitli yörelerinde birbirleri ile alakasız türler, birbirlerinin aynı olan veya çok benzeyen nişler işgal ederler. Örneğin çayır alanlarında ot yiyen hayvanların ekolojik nişleri veya fonksiyonları Kuzey amerikada bizon veya sığırlar tarafından, Avustralya’da ise kangurular tarafından işgal edilir. Fakat belirli bir toplumda iki ayrı tür hiç bir zaman aynı nişi işgal edemez. Daima bunlardan biri hakim olur. Besin maddesi, sığınacak yer ve alan bakımından aralarında meydana gelen rekabet, birinin yok olmasıyla sonuçlanır. Rekabet Üstünlüğü İki tür birbirine çok benziyor ise, ekolojik nişler çakışır. Tamamen aynı ekolojik nişe sahip iki tür aynı toplumda yer alamaz, rekabet sonucu biri diğerini ortamdan siler. İki farklı tür aynı gıda maddesi için rekabet edebilir, sadece sayıları azalır fakat, bu aynı tür olunca bir arada var olmaz, rekabet gücü yüksek olan diğerine yaşam alanı bırakmaz. 1934 yılında A.F. Gause iki protoza türü Paramesium aurelia ve Paramesium caudatum türlerini ayrı ayrı kaplarda ve aynı kaplarda yetiştirerek şu sonuca varmıştır. Bu iki türün gereksinimi aynıdır, aynı besin içeren ayrı kaplarda birim zamanda üreme hızları aynıdır, bir arada yetiştirildiğinde P.aurelia daha hızlı besin tüketip ürediğinden P.caudatum’un ölümüne neden olmaktadır. Bu bilgilerin yanında kısaca bir de iki canlı ilişkisini konu alan yaşam tiplerine yani ‘’Simbiyoz’’ yaşamlara değinelim; Mutalizm: Mutlu birlikletelik, yani her iki canlıda bu birliktelikten zarar değil fayda sağlamakta ve birlikte yaşamakta örneğin; İnsan ve insanın bağırsaklarında yaşayan mutalist bakteriler. Kommensalizm Ortaklardan birisi fayda görürken, diğeri ne fayda ne de zarar görür. Örneğin Echeneis ile köpek balığı arasındaki ilişki. Köpek balığı yakaladığı avla beslenirken, etrafa yayılan küçük parçalar ile de echeneis balığı beslenir. Parazitizm Ortaklardan birisi fayda görürken diğeri zarar görür. Parazit olan canlı, konak canlı üzerinde barınır ve yaşaması için gerekli olan besinleri konak canlıdan alır. İç parazit canlılar hazır sindirilmiş besinler ile beslendiklerinden bu canlılarda tam olarak sindirim enzimleri gelişmemiştir. Buna karşılık üreme sistemleri iyi gelişmiştir. Örneğin sıtma etmeni Plazmodyum. Bit, pire, kene gibi dış parazitler ise sindirim sistemine sahiptir. Ökse otu gibi parazit bitkiler su ve inorganik maddeleri üzerinde yaşadığı bitkinin odun borularından alarak klorofilleri sayesinde kendi besinlerini üretirler. Bu tip canlılara yarı parazit denir. Küsküt, canavar otu gibi bitkiler ise organik besinlerini yaşadıkları bitkinin floeminden karşılar, klorofilleri yoktur. Bunlar tam parazit bitkilerdir. http://cdn.webtekno.com/media/cache/content_detail_v2/article/20785/bir-insan-en-fazla-ne-kadar-yasayabilir-sorusunun-cevabi-bulundu-1475761151.jpg İnsanın Ekolojik Nişi Genellikle bitki ve hayvanlar, iklim ve çevre faktörlerinin değişmesine karşı tahammüllü olmadıklarından, ekosferde belirli yaşama yerlerine sıkışıp kalmış durumdadır. Sadece sinekler, hamam böcekleri, fareler ve insanlar gibi bazı türler çevreye kolayca adapte olabilmekte ve gezegenimizin büyük kısmı üzerinde yaşayabilmektedir. Beslenme nişi olarak insan bazı bölgelerde et obur, bazı bölgelerde ise ot oburdur. Genellikle ise hem et hem bitkisel gıdalarla beslenir. İnsanın hakim durumu daha önce başka hiçbir tür tarafından işgal edilmemiş yeni bir enerji nişi işgal etmesinden ileriye gelmektedir. İnsan fosil yakıtlarda depo edilmiş güneş enersini ve nükleer enerjiyi kullanarak doğrudan doğruya güneş enerjisine bağımlı kalmaktan kurtulmuştur. Kömür, petrol ve doğal gaz sayesinde milyonlarca yıl öncesinde kimyasal enerji olarak depo edilmiş güneş enerjisinden istifade etmektedir. İnsan yer yüzünün büyük bir bölümünü değiştirecek tek canlı türüdür. Büyük nüfus artışı ve gittikçe artan hırs nedeniyle sınırlı enerji ve diğer doğal kaynaklara karşı rekabet ve mücadele artmıştır. Gerçekten dünya nüfusunun üçte birinden daha azı, yüksek, geri kalan üçte ikisi ise alçak bir enerji nişi işgal etmektedir. Bu durum açıkça çevre krizinin neden bir enerji krizi olduğunu da göstermektedir. Fosil yakıtların yakılması sonucu küresel ısınma, asit yağmurları, nükleer enerji kazaları, suların kirlenmesi, tropikal ormanları yağmalanması büyük ekosistem değişmelerine ve çevre krizlerine yol açmaktadır. En basit ve doğru tanımlarla yukarıda ki açıklama kabul edilebilir. Ancak en sevdiğim tarafı yine insanın kendine toz konduramamasıdır. Yukarıda saydığımız simbiyoz yaşam biçimlerinden sizce hangisiyiz? Tabi ki yaşadığımız doğa içerisinde bulunan en kuvvetli parazitiz. Bugün tükettiğimiz besinlerin atıklarından tutun, kullandığımız her tür yaşamsal maddenin doğaya zararı var ve tahribat gün geçtikçe artıyor, geri dönülmez bir boyuta geliyor. Evet evren çok büyük belki başka yaşanacak yerlerde bulacak insanlık, ancak hiçbiri evimiz ‘’Dünyamız’’ kadar güzel olamayacak. Ona sahip çıkmalıyız. Kaynak
-
Çevre, belli bir yaşam ortamında canlıların yaşamı üzerinde etkili olan fiziksel, kimyasal ve biyotik faktörlerin bütünlüğüdür. Daha kısa bir tanımla organizmaların yaşamı üzerinde etkili olan bütün faktörler onun çevresidir. Bu tanımlarda ortak olan canlı ve cansız varlıklar arasındaki ilişki, diğer yandan canlı yaşamını etkileyen fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin bütünlüğüdür. Her canlının biri cansız, diğeri canlı olmak üzere iki çevresi vardır. Canlı çevre, canlı ile aynı fiziksel alanı paylaşan ve canlıyı direk yada dolaylı olarak etkileyen tüm diğer canlılardır. Örneğin ormandaki bir tavşanın canlı çevresi sadece tavşanlar olmayıp, ormanda bulunan diğer bitkisel ve hayvansal organizmalar, ormanda yaşayan ve avlanan insanlar da onun canlı çevresidir. Cansız çevre canlıların içinde veya üzerinde yaşantılarını sürdürdükleri kaya, su gibi somut ortamlardır. Bunun dışında iklim elemanları, su ve toprağın fiziksel, kimyasal özellikleri cansız çevreyi oluştururlar. Çevre tanımı yanlız insan açısından ele alındığında; insanın diğer insanlarla olan ilişkiler sürecinde birbirleri üzerinde etkin olması ve insanın kendi dışında ki tüm canlı ve cansız varlıklarla olan ilişkilerini kapsar. Çevreyi, niteliğine göre fiziksel ve toplumsal çevre olmak üzere iki ana başlık altında incelemek mümkündür. Çevre mekansal boyutlara göre ele alınması durumunda, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası boyutlarda düşünülebilir. Canlıların içinde yaşadığı varlığını, özelliğini ve niteliğini fiziksel olarak algıladığı ortama fiziksel çevre denir. Oluşumunda insanın etkisi olmadığı çevreye doğal çevre, insanın kendi amaçları doğrultusunda değiştirmiş olduğu çevreye ise yapay çevre denir. İnsanın doğayı kendi istekleri doğrultusunda değiştirmesi, doğal çevreden bahsetmeyi güçleştirmektedir. Örneğin bir yol inşa ederek cansız çevre üzerinde etkili olurken, geniş alanlarda buğday tarımı yaparak canlı çevreyi değiştirmektedir. Bu nedenle yapay çevre yaratılmış olduğu dönemdeki toplumun bilgi, teknoloji ve toplumsal değerlerini yansıtır. İnsanların ekonomik, toplumsal ve siyasal ilişkilerinin tümüne toplumsal çevre denir ve insanların birbirleriyle olan resmi olmayan tüm ilişkileri toplumsal çevreyi oluşturur. Bu anlamda toplumsal ve fiziksel çevre birbirini tamamlayan iki kavramdır. Çevreyi mekan açısından ele aldığımızda coğrafi sınırlar önem kazanır ve yerelden küresele uzanan mekan boyutları vardır. Organizmanın doğal olarak yaşadığı mekana ise habitat denir. Habitat bir türe ait birey veya populasyonun arandığında bulunduğu yer olup, bir başka deyişle onun adresidir. Organizmanın adaptasyonu, fizyolojik tepkileri ya da öğrenilerek kazandığı davranışlarından doğan haline ekolojik niş denir ve kısaca niş organizmanın ekosistemdeki işidir. Morfolojik olarak (büyüklük şekil ve renk gibi) birbirlerine çok benzeyen, aralarında döllenerek kendilerine benzer üreyimli döller meydana getirebilen bireyler topluluğuna tür denir. Belli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireyler populasyonu, farklı türlere ait populasyonlar bir araya gelerek kommunite'yi oluşturur. Canlı varlıkların yaşamını sürdürebilmesi için uygun çevresel koşulları taşıyan, çevresinden oldukça kesin sınırlarla ayrılabilen, homojen çevre koşullarına sahip bir coğrafik bölge veya değişken hacimli bir ortama biyotop denir ve bir kommunitenin yerleştiği alan biyotop olarak kabul edilebilir. Belli bir bölgede belli bir zaman içinde yaşayan ve karşılıklı ilişkiler içinde bulunan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluğa populasyon denir. Populasyonlar arası ilişki coğrafik veya topoğrafik etkiler sonucu engellenmesi sonucu bazı farklı özellikler gelişerek coğrafik populasyonlar oluşur. Populasyonda bulunan bireylerin sayısal durumu, genetiksel ve ekolojik özellikleri populasyonun yapısal özellikleri olup, bireylerin dağılış şekli, yoğunluğu, yaş dağılımı, seks oranı, büyüklüğü, genetiksel çeşitliliği ve bolluk değişimleri, bir populasyonun yapısında etkili olan başlıca özelliklerdir. Bireyler anne-babadan gelen genetik malzemeye göre belirli özelliklere sahip genetiksel çeşitlilik gösterir ve bu tip bireyler topluluğu genetiksel populasyonu oluşturur. Genetik farklılığa sahip bireylerin bir bölümü çevre koşullarına uyum sağlayarak diğerlerine göre daha iyi gelişirken, uyum gösteremeyen bireyler iyi gelişemez ve diğerleriyle rekabet edemeyerek doğal seçilim sonucu bölgeden kaybolurlar. Belli çevresel koşullara sahip bir ortamda yaşayan bitkisel ve hayvansal populasyonların bir araya gelmesiyle oluşan topluluğa kommunite (yaşam birliği) denir. Kommuniteler sadece bitkisel veya hayvansal populasyonlardan oluşabildiği gibi, her ikisinin karışımından da oluşabilen tür topluluklarıdır. Yaşam birliklerinde tür çeşitliliği; evrimsel ve ekolojik zaman, iklimsel denge, yüzeysel heterojenite, üretim, rekabet, avcılık ve insan gibi faktörlerin etkisi altındadır. Kommuniteler ekosistemin canlı bölümünü oluşturur ve aralarında çoğu zaman belirgin olan bir geçiş zonu (ekoton) bulunur. Ekotonlarda her iki kommuniteye ait türler bulunduğundan türce daha zengin olurlar (sınır etkisi). Ortamsal özelliklerine göre karasal, denizel ve tatlısu kommuniteleri olmak üzere üç büyük grupta incelenebilen kommuniteler, kendilerini oluşturan türler ve bunlara ait bireylerin dağılışına uygun olarak düşey ve yatay yönlerde belli yapısal özellikler gösterirler.
-
- çevre kavramları
- temel çevre kavramları
- (ve 1 fazla)
-
Tartışma Uzun zamandır düşündüğüm ve çeşitli tatmin etmeyen cevaplar bulduğum bir konu. İstisnalar hariç tüm canlılarının bir ekolojik nişi (görevi) vardır. Ekolojik niş konusu biyoloji öğrenimim boyunca hep ilgimi çekmiş ve üzerinde derin düşüncelere daldığım bir konu olmuştur. Hocalarıma bu soruyu yönelttiğimde kimisi cevap veremedi kimisi ise kısıtlı cevaplar verdi. Sizlerden isteğim internet veya bir kitaptan yararlanmadan öz kendi cümlelerinizle düşüncelerinizi yorum şeklinde aktarmanız. İlerleyen günlerde ben de bu konu hakkında küçük bir derleme yayınlayacağım.